Kul her işte üzerine düşen görevleri tam yapmalı sonrasın da Allah ’a tevekkül etmelidir
ÖMER LÜTFİ ERSÖZ
-Yaratılış gayemizin amacı kulluktur. Dünya hayatına imtihan edilmek üzere gönderildik. Bundan dolayıdır ki; bazen korku, bazen ölüm, açlık, mallarımızın ve ürünlerimizin eksiltilmesi, yok edilmesi, fakirlik, zenginlik, sağlık, hastalık v.b. sebeplerle imtihan ediliriz. Nefsimize zor gelen felaketlere maruz kaldığımız sıkıntı yaşadığımız dönemlerde isyan etmeden sabır göstermeli, nimetlerin bol verildiği dönemlerde de israf etmeden, Ya Rabbi! bu güzellikleri imkânları verende alan da sensin diyerek teslimiyet gösterebilmek, şükürle mukabelede bulunmak, gerçek anlamda kurtuluşa erme vesilesidir.
Maddi ve manevi alanlarda başarılı olmak için çok çalışmak ve gayretimizi, çabamızı çok net olarak sürdürmek zorundayız. İmtihan için gönderilmiş olduğumuz dünya hayatında, ebedi hayat kurtuluşunu kazanmakta kaybetmekte bizlere aittir. Kaybedenlerden olmamak ve kurtuluşa erişmek için hem dünya hem de ahiretimiz için çalışmalıyız. Dünya hayatında üretimimizi her meşru alanda artırıp helâl yoldan rızkımızı temin ederek kendimiz, ailemiz, milletimiz ve insanlığın kurtuluşuna harcamalıyız. Aynı zamanda ahiret hayatında kurtuluşa erebilmek içinde imanımızın gereği olarak ibadetlerimizi yapıp, yasaklardan kaçınıp güzel ahlâk sahibi olmalıyız.
Tevekkül sözlükte: ‘Allah’a güvenmek’ anlamındaki vekl kökünden türemiştir. Terim olarak Tevekkül: Bir kimsenin kendini Allah’a teslim etmesi, rızkında ve işlerinde Allah’ı kefil bilip sadece O’na güvenmesidir. Kişinin sebeplere sarılarak yapabileceği ve yapması gerekenleri yaptıktan sonra gücünü aşan hususlarda, neticenin hayırlı ve bereketli olmasını Güç ve Kudreti Sonsuz olan Allah (c.c.)’tan dilemesidir. Yüce Allah(c.c.)’ın hikmetli iradesine tam teslim olmak ve hakkımızdaki takdirine rıza göstermek, Müslüman'ın asli kulluk görevidir.
Kalbin Allah(c.c.)’a tam itimat ve güven duyması bu anlamda çok önemlidir. Güven ve itimat olmazsa, tevekkülden söz edilemez. Kalp, gönül, Allah(c.c.)’tan başkasına açık bırakılamaz. Ancak ve ancak Allah(c.c.)’dan yardım istenir ve ancak O’na tevekkül edilir. Fatiha Sûresindeki âyeti kerîmede: “(Rabbimiz!) Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız” buyurulmuştur. Kul olarak her hususta meşru ve helal yoldan üzerimize düşen görevleri hakkıyla yapacağız, sonucunda da sebeplere sarılacağız sonucunda sadece ve sadece Allah(c.c.)’dan yardım dileyeceğiz.
Hiç bir gayret göstermeden tevekkül etmek yeterli ve doğru değildir. Çalışıp, gayret göstermeli, tembellik yapmamalıyız. Sebepler dünyasında yaşadığımız için sebeplere riayet etme mecburiyetindeyiz. Tarlasını ekmediği halde mahsul kaldıran var mı? Buğday ektiği tarlasından kavun-karpuz toplayan gördünüz mü? Görülmesi mümkün değildir. Yani herkes ektiğini biçmektedir. Ne ekersek, ancak onu bulduğumuz gibi bu imtihan dünyasında iyilik yapanların gerçek alemde mükafat görmeleri, kötülük yapanlarında ceza görmeleri kaçınılmazdır. Herkes yaptığının karşılığını bulacak, İlahi Adalet tecelli edecektir. Onun içindir ki çalışmalı, gayret gösterilmeli sonucunda ürünlerimizin susuzluktan, fazla yağmurdan, doludan, yangın, çekirge istilası v.b. görünen görünmeyen olumsuzluklardan korunması için Allah (c.c.)’a yalvarmalı ve tevekkül etmeliyiz. Ben ekinimi ektim, gübremi - ilacımı attım, yapmam gerekenleri yaptım tevekküle ne gerek var diyemeyiz. Bir öğrencide derslerine en iyi şekilde çalışmalı, gayret göstermeli, girdiği sınavlarda başarılı olması, bildiklerini yapabilmesi için baş ağrısı v.b rahatsızlıklardan korunması amacıyla tevekkül etmelidir. Her hususta bu hassasiyet gösterilmelidir. Felaketlerden korumasını, rahmetiyle lütfetmesi için Rabbimizden istemeliyiz. Çiftçi, tarlasını ekmeden mahsul bekleyemez. Tarlasını ekip de gereken tedbirleri almadan da ‘Allah’a tevekkül ettim’ diyemez. Kendine düşen neyse onları yapar, gerisini Allah’a bırakır. Neticeye de razı olur. Sebepleri yerine getirmeden, tevekkül etmek sadece bir aldanmışlıktır. Sünnetullahın gereği olarak kul, her meşru işte üzerine düşen görevleri tam yapmalı sonrasında Allah (c.c.)’a tevekkül etmelidir. Bir Mühendis, Mimar, Müteahhit inşaatın projesinden yapımına kadar ayrıntılı bir şekilde kurallara uyarak yapması gerekenleri yapıp sonrasında güçlerini aşan hususlarda, bir felakete maruz kalmamaları için Allah (c.c.)’a tevekkül etmelidirler. Her insan yaptıkları iyi veya kötü her şeyden sorumludurlar. Çalıştıklarının karşılıklarını da mutlaka alırlar. Kur’an, bu önemli hakikati şöyle beyan buyuruyor: “İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır.” (Necm Sûresi Ayet:39)
Peygamberimiz Hz. Muhammed(s.a.s.)’in huzuruna girip de: “Devemi bağlayayım mı, yoksa tevekkül mü edeyim?” diyen kişiye “Deveni sağlam bağla, öyle tevekkül eyle!” tembihinde bulunmuştur. Mü’min, her hususta, kendine düşeni görevi yapıp, neticeyi Allah(c.c.)’tan beklemelidir. Allah (c.c.) âyet-i kerimelerde şöyle buyuruyor: “Bir kere de azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et!” (Âl-i İmran Sûresi Ayet:159) “Eğer, Allah’a iman edip, O’na tam teslim olduysanız artık O’na itimad edin.” (Yunus Sûresi Ayet: 84) “Mü’minler ancak Allah’a dayanıp güvensinler.”(İbrahim Sûresi Ayet:11) Tevekkül eden, bütün korkulardan emin olur. En kritik anlarda bile Allah (c.c.)’a İmanı ve tevekkülü sayesinde sahil-i selamete çıkar, kurtuluşa erer. Rabbimiz, her birimize gerçek anlamda İman etmeyi, imanımızın gereği Salih amelleri işlemeyi, namazı dosdoğru kılmayı, ibadetleri yapmayı, her hususta üzerimize düşenleri yaptıktan sonra Tevekkül etmeyi, başımıza gelen sıkıntılara Sabır ile karşılık verebilmeyi nasip eylesin. Sıhhat ve âfiyetler dilerim.