ARZIN MERKEZİNE KUTSAL YOLCULUK
Büyük bir sevda ile arzın merkezine kutsal, mübarek Mekke ve Medine şehirlerinin yollarına düştük.
ÖMER LÜTFİ ERSÖZ
-Allah (c.c.)’a sonsuz kere hamd, Habib-i Ekrem ve Nebiyyi Muhterem Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’e sayısız salat ve selam olsun diyerek başladığımız çok özel ve güzel yolculuğumuzdan siz değerli okuyucularımıza faydalı olmak amacıyla aktarımlarda bulunmak istiyorum. ‘Buyur Allah’ım buyur emrine icabet ediyorum buyur! Senin hiçbir ortağın yoktur. Emrindeyim buyur! Şüphesiz hamd sana mahsustur. Nimet de senin, mülkte senindir. Senin hiçbir ortağın yoktur.’ sedalarıyla umreler, tavaflar, say’lar, kısacası ibadet ve duâlar yapmak niyeti ile çıktığımız kutsal yolculuğumuzda adım adım rol modelimiz, rehberimiz Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’in ayak izlerini takip ederek yaşadıklarını anlayıp anlatıp yaşamaya gayret ettik. Rabbimiz, her zaman Peygamberimizin örnek ve önderliğinde İslam’ı yaşamayı ikram eylesin.
Konya Havaalanından Medineye olan yolculuğumuzda Umrenin, Haccın önemini, dünyaya gelişimizin ana gayesini anlattık. Sohbetimi Şiirlerle tatlandırıp taçlandırmaya çalıştım. Önce Sudanlı bir Müslümanın yaşanmış bir hakikati, Ravza-i Mutahharaya yaptığı yolcuğu çok veciz bir şekilde anlatan İstiklal Marşımızın şairi Mehmet Akif Ersoy’un Safahatındaki ‘Necit Çöllerinden’ “Ya Nebi Şu halime bak nasıl ki bağrı yanar gün kızınca sahranın benimde ruhumu yaktıkça yaktı hicranın…” şiirini sonrasında ise Merhum Üstat Cengiz Numanoğlu’nun ‘Ey Beytullah Yolcusu’ ‘Beytullah’ta Ben’ ‘Arafat’ta Söz Verdim’ şiirlerini aktardım.
Kâbe'yi ilk gördüğün o muhteşem anda sen;
Nasıl bir vecd içinde, ürpereceksin bilsen.
Ne tende can kalacak, ne dünyada bir hissen;
Unutma ki makbûldur, o anda tüm dilekler,
Etrafında pervane misâlidir melekler…
Sohbetimi tamamladıktan sonra Harun Çelikel kardeşimizden İlahiler dinledik. Medine’ye vardıktan sonra ilk olarak Allah Resulünü selamladık, duâmızı yaptık. Akraba, arkadaş ve dostlarımızdan salatü selam gönderenlerin emanetlerini arz ettik. Ayrıca okunan hatimleri, Yasinleri, Kelime-i Tevhidleri arzu edilen şekliyle nerde bağışlanması istenmişse oralarıda bağışladık. Üç gün kaldığımız Medine de bütün vakit namazlarımızı Meccid-i Nebevide kıldık hamdolsun. Hadis-i Şerifte: “Evimle minberimin arası, cennet bahçelerinden bir bahçedir ve minberim havzımın üzerindedir.” (bk. Buhârî, Fadlı Salati Mescidi Mekke, 5; Müslim, Hac, 92; Müsned, 2/36, 236, 450, 534; 4/41) buyurulmuştur. Hadis-i Şerifte Cennet bahçesinden bir bahçe olarak bahsedilen bu bölüme önceleri çok rahat girilebiliyordu. Ancak son yıllarda sadece bir defa grup halinde izin alınarak girilebilmektedir. Babus Selam kapısından girip Peygamberimizi, yanında medfun olan Hz. Ebu Bekir r.a. ile Hz. Ömer r.a. selamlamak her zaman mümkün.
Medine de dış gezilerde önce Küba Mescidine, sonrasında Mescidi Kıbleteyne giderek Allah (c.c.) rızası için Tahiyyetü’l Meccid şükür namazları kıldık. Hendek savaşının yaşandığı yedi mescitler bölümü kapalı olduğu için otobüslerden inmeden çevresini gezip seyre daldık. Akabinde uhut savaşının yaşandığı alanda sohbetler ettik. Okçular tepesine çıkarak tefekkür ettik. Emre itaatsizliğin ne demek olduğunu, sonuçlarını, galipken mağlubiyete yol açtığını yaşanan mekânlar da anlamaya gayret ettik. Uhut savaşında şehadet şerbetini içen şehitlerin piri Hz. Hamza r.a., Hz. Musab bin Umeyr r.a. ve diğer şehitlerimizi ziyaret edip duâlar ettik.
Medine iç gezilerinde Hz. Ali r.a. Mescidini, Hz. Ebu Bekir r.a. Mescidini, Mescidi Gamame hakkında bilgiler verip ziyaretler gerçekleştirdik. Hz. Ebu Bekir (r.a.)’ın halife seçildiği Sakifetü Beni Saide’nin yerini, On binde fazla sahabenin metfun bulunduğu Cennetü’l Baki mezarlığını, Sultan II.Abdülhamid’in yaptırdığı Tren İstasyonu, Amberiye Camii ve son olarak da Tren istasyonunun arka bölgesindeki Peygamberimiz Hz. Muhammed s.a.s.’in Bedir savaşına giderken toplandığı bölgedeki Mescid-i Sukya’yı ziyaret ederek duâlar yaptık. Üç günlük Medine günlerimiz dolu dolu geçti Peygamberimize gözler nemli bir şekilde salat-ü selamlar ile veda edip Mekke’ye yolculuğumuz başladı. Yaklaşık olarak Medine’ye 15, Mekke’ye 435 km mesafede bulunan Zulhuleyfede İhrama girip ihram namazını kıldıktan sonra niyetlerimizi alıp yolculuğumuzu telbiyeler, tekbirler ve sohbetlerle ikmal ettik. Mekke de otellerimize yerleştikten sonra niyetlenmiş olduğumuz Umremizin tavafını yapıp tavaf namazını kıldıktan sonra Hacer annemizin biricik evladı İsmail a.s. ’a su bulmak için koştuğu ve yedinci defasında Allah (c.c.)’ın büyük bir ikramı olarak zemzemin fışkırdığı Safa ile Merve arasında Say’ ibadetimizi tamamladıktan sonra tıraş olarak ihramdan çıktık. Kâbe’nin olduğu metaf yani tavaf alanına ihramlı olmayan hiçbir erkek alınmamaktadır. Çok yanlış kararlar maalesef uygulanmakta adeta Müslümanların önüne zorluklar çıkarılmakta adeta gelinmesin dercesine kapıların çok büyük bölümü kapatılmaktadır. Esasında Mekke ve Medine keyfiliğe göre değil Şura tarafında İslami hükümler çerçevesinde yönetilmelidir. Önceleri Medine de var olan kadın erkeklerin aynı yerlerde namaz kılmalarına izin verilmiyordu. Çok güzel uygulamaydı. Onun bile tam olarak korunmadığını hatta İmamdan önceki bölümde de namaza durulduğunu üzülerek müşahede ettim. Tavafta kadın erkek karışık buna da bir çözüm üretilmeli diye yıllardır düşünüyorum. Ecdadımız Osmanlı tavafta uzun yıllar kadın erkek ayrı tavaf yaptırmış bu anlayış ve uygulama aynen devam ettirilmelidir. Âcizane ben bir öneride bulunmak istiyorum. Bu öneri benimsenip zenginleştirilirse çok olumlu uygulama imkânları sağlanabilir. Yeter ki çözüme odaklanılsın ve en doğru uygulama bulunmak için çabalansın. Mesela: Tavaf alanı; sabah namazından Öğleye kadar kadınlara, Öğleden yatsıya kadar erkeklere, yatsıdan sonra saat 01.00’e kadar kadınlara,01.00’den sabah namazına kadar erkeklere şeklinde düzenlenebilir veya farklı öneriler uygulanabilir. Bu uygulama ile tavaf ibadeti huşu ve huzur içinde gerçekleştirilir. Erkekler tavaf alanındayken kadınlar üst kat ve dış bölümlerde, kadınlar tavaf alanındayken de erkekler üst kat ve dış bölümlerde olurlar.
Taife yolculuk yaptık. Abdullah bin Abbas camiini, Peygamberimize Addas tarafından Utbe ve Şeybe’nin Üzüm bağında üzüm ikram edilen bölümü, Hz. Addas ve Ku’u Mescidlerini ziyaret ettik. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’in amcası Ebu Talip ile biricik eşi Hatice annemizin vefatı ile oluşan hüzün senesinde Müşriklerin baskılarını artırdıkları bir dönemde İslam’ı anlatmak için Zeyt b, Harise ile gitmiş olduğu Taiftende aradığı desteği bulamamış Taif halkının da Mekkeli müşrikler gibi hakka hakikate gönüllerini ve kulaklarını kapatarak âlemlere rahmet Peygamberimizi taşlamaları sonucu vücudu kan revan içinde kalmış Ku’u mescidinin olduğu bölümdeki taşa dirseğini yaslayıp: ‘Allah’ım güçsüzlüğümü ve çaresizliğimi, insanlar nazarında düştüğüm hor ve hakir durumumu sana arz ve şikâyet ediyorum. Ey merhametlilerin en merhametlisi! Sen zor ve sıkıntılı durumlarda olanların, zulüm altında zayıf düşürülmüş olanların Rabbi’sin. Benim de Rabbim ancak Sen’sin. Beni kimlerin eline bırakıyorsun? Sen beni zalim bir düşmanın eline düşürmeyecek, onları bana hüküm geçirtecek bir konuma getirmeyeceksin. Ey Rabbim! Benim üzerime çöken bu musibet ve eziyetler, eğer senin bana karşı bir kızgınlığından ve öfkenden dolayı değilse; çektiğim bu sıkıntıya hiç aldırış etmem ve hepsine tahammül ederim. Yine de senden bana gelecek bir sığınmaya çok ihtiyacım var. Hem bu dünyada hem de ahirette, senin o karanlıkları aydınlığa çevirerek nuruna sığınıyorum. Ey Rabbim! Sen hoşnut oluncaya kadar senden af diler, tövbe ve istiğfarda bulunurum. Biliyorum ki; güç ve kuvvet ancak sendedir.’
Yol arkadaşı Zeyt bin Harise ile taşlanmalarına rağmen Peygamberimiz s.a.s. Taiflilere beddua etmemiş; Ya Rabbi bunlar hakkı hakikati bilmiyorlar sen onların nesillerinden İslam’a hizmet edecek nesiller lütfeyle diyerek duâlar etmiştir. O âlemlere rahmettir. Rahmet olarak gönderildiğinin somut örneklerini de hayatında hep göstermiştir. Taif halkı düşmanlık etmiş sadece Ninovalı Hz. Addas Müslüman olmuştur. Bir kişinin Müslüman olması bile büyük sevinçlere sebep olmuştur. İkinci Umremizi taiften dönüşte ihrama girerek gerçekleştirdik. Üçüncü umremizi Hudeybiyeden dördüncü umremizi Ciraneden ve beşinci umremizi de Ten’im Hz Aişe Mescidinden gerçekleştirdik. Ayrıca her gün akşam saat:21.00’de toplu tavaflar yaptık. Nazlarımızı Kâbe de kılmaya gayret ettik. Sadakalar verip Kur’an-ı Kerimler okuyup, Namazlar kılıp Kâbeyi seyrederek zamanlarımızı birlerin yüzbinlere eriştiği bereketli manevi lentebur ticaretler ile gerçekleştirdik.
Mekke iç ziyaretlerinde Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.as.)’in doğduğu evi, Cin mescidi, Mescidi Şecere,
Mescid-i Raye (sancak Mescidi) ve Hz. Hatice annemizin de medfun bulunduğu Cennetü’l Muallâ mezarlığını ziyaret ederek duâlar yapıp Okunan hatimleri bağışladık. Hicrette Peygamberimiz a.s.’ın üç gün kaldığı Sevr dağındaki mağaraya çıkış için izin verilmediğinden aşağı bölümden sohbetimizi gerçekleştirdik. Akabinde Cebeli Nur Hira dağının önünde de dünyaya Kur’an nurunun yayıldığı ilk vahyin geldiği mekânın önemini anlattık ayrıca bir gece yarısı Cebel-i Nur’a çıkarak Ğar-ı Hira da rol model Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’e gelen ilk vahyi ve yaşananları tefekkür ettik. İlk inen âyetler de: “Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir aşılanmış yumurtadan yarattı. Oku! İnsana bilmediklerini belleten, kalemle (yazmayı) öğreten Rabbin, en büyük kerem sahibidir.” (Alak Sûresi âyet:1-5) buyurulmuştur. Ayrıca Arafat, Müzdelife, Mina Cemerat şeytan taşlama bölgelerini de ziyaret ettik. Yirmi günlük Umre programımızı dolu dolu yaşadıktan sonra hüzünlü olarak Kâbe den veda ederek ayrıldık. Ziyaret yerlerinin her birinde bilgileri Fatih Özdemir kardeşimizle birlikte verdik.
Mekke den Otobüslerle Cidde hava alanına, oradan da Konya hava alanına yolculuğumuzu gerçekleştirdik. Uçakta giderken yaptığımız gibi sohbet edip ve helâllik diledik. Hakikaten çok olumlu ve uyumlu kardeşlerimizle dolu dolu Umreler yapmanın manevi hazzını çok özel ve güzel yaşadık. Çok büyük bir fedakârlıkla hiçbir zaman yanımızdan ayrılmayan Şirketin sahibi Osman Taşkıran amcamıza, eşine, Mahdumu Mehmet Ali ve bütün umreci kardeşlerimize kalb-i şükranlarımı sunarım. Rabbimiz, her birinden ebeden razı olsun. Rabbimiz, umrelerimizi mebrur, ibadetlerimizi makbul, duâlarımızı müstecap eylesin. Âmin.
Daha nice güzel günlerde, yıllarda tekrar tekrar mübarek ve mukaddes mekânlara, arzın merkezine gidebilmeyi, makbul duâlar yaparak kurtuluşa eren bahtiyar Mü’minlerden olmayı Rabbimiz her birimize nasip eylesin. Sıhhat ve âfiyetler dilerim.